11 Eylül 2012 Salı

Korkmayıp Baksaydın Gözlerime

Yorgunum...
Şu saatlerde sıcak çekildi kapı eşiğine. Senin rüzgarların var, sen kokan. Zaman öldürüyorum geçmişi yoklayarak, leşlerim çoğalıyor. Dip balığı oluyorum. Tüm bu çırpınışlarım tek bir nefeslik su yüzüne çıkıştan öteye götürmüyor beni. Yüzün geliyor gözlerimin önüne; beni dinlerken kalkan kaşlarına asılıyorum, tut beni çıkar diye... Gözlerinde boğuluyorum...
Sol yanıma yatsam seni uyusam, hep rüyada kalsam... İçim dilime vuruyor, konuştuklarım incir çekirdeğine yetmiyor; sakladıklarımdan ve senden bahis açmama inadımdan. Burnumu bir karış dikiyorum havaya içim düşüyor. Oysa söz vermiştim kendime, üzerime giydiğim güçlü kız kostümü çıkmayacak, çıksa da senin haberin olmayacak diye. Varlığımla yokluğum ayırt edilemez olcaktı senin için "herkes" olacaktım ve belki de "hiç kimse!"

Beceremedim...
Kimse görmeden, tutup elinden kaldırdım ufaklığı. Çok acımış, kimseye belli etmedim, edemedim... Teselli bile aramadım kızgınlıklarıma, hakkımdı bu kara isyan. Sonra fark ettim ki ben bu zamana ait değilim ve biliyorum... Sen de... O yüzden hep anlarda teğet geçtik birbirimizi.

Ama içime dokundun bir kere. Parmak izlerin duruyor bakışlarımda. Nereye baksam senden bir iz bırakıyorum. Buaralar kendme hep suçüstüyüm. Islah olmaz bir özlemim ve korkak bir mantığım var. Tek dinginliğim, kelimelerin. Koklayıp koklayıp saklıyorum hafızama. Arşivimde acılarım var benim. Rutubetli; güneşe serip kuruttuğum. Tozunu alıp, halı altında biriktirdiğim hatalarım. Seninse anlatmadığın masalların var. "Sus"ların kucağında çocuk masumu yüzün ve küf rengi günahların...

Baksaydın korkmayıp gözlerime. Sana keşkelerimi sunacaktım, terk etmeden bahar kıpırtısı içimi. Yalpalamayacaktım bugünlerde, yarınlara inançsızlığımla... Ve biliyor musun, "kal" deseydin rüzgarlarla getirdiğin son hecemle kavrulacaktı bahar bitimi...


Kahraman Tazeoğlu